31 Aralık 2011 Cumartesi

Yeni Bir Yıl Daha, Bu Sefer ki Çok Özel... !!!

Herkese mutlu, sağlıklı, huzurlu ve bol paralı yeni bir yıl diliyorum. 2012 tüm Dünya'da farkındalıkların arttığı ve sevginin hakim olduğu bir yıl olacak. 

Sonsuzluğun içerisinde ve sonsuzluğu fark etmemize büyük önemi olan değişik bir yıl olacak 2012. Bu gece, olabildiğince tüm sevdiklerinizi arayın içinizdeki tüm güzel duygularınızı sevdiklerinizle paylaşın, onlara onları sevdiğinizi söyleyin. Sevgi bu yıla damgasını vuracak bunun birçok örneğini hemen her yerde görmeye başladık.

Herkesin, hepimizin hayatlarında büyük dönümlere, değişimlere, dönüşümlere gebe bir 2012 geliyor, bolluk ve bereketin bol olacağı bir yeni yıl geliyor, sevgiyle kabul edin ve bende kabul ediyorum.

Bu gece ve yeni yılda her gününüzün güzel geçmesi dileğiyle, lütfen saat tam gece yarısına 5 kala evinizin kapısının önünde bir nar kırın ve hem kapınıza hemde evinizin girişine bolluk ve bereketin çok olması için saçın.

Tüm içten sevgilerimle ve masmavi bir okyanusun, masmavi bir gökyüzünün muhteşem en derin mavisinin güzelliğiyle sizlere, hepimize çok ama çok güzel bir yıl diliyorum...

28 Aralık 2011 Çarşamba

En İyi 41 Sipirütüel Kitap...!!!

Sevgili dostum, arkadaşım Kartal'ın hazırladığı özel bir kitap serisini sizlerle de paylaşmak istiyorum. Bu kitapları okuyan, özümseyen, öğretileri kendinde sentezleyebilen her kişi spritüel anlamda ve kişisel gelişim anlamında çok ciddi yol almış olacaktır.

Konunun entelektüel kısmını tamamlamış olacaktır, bu kitapları okumak bile insanın ciddi bir sıçrama yapması demek anlamına da gelmektedir.


SPİRİTÜEL KİTAPLARDAN SEÇMELER;

1-      MARTI-RICHARD BACH – EPSİLON YAYINLARI ( HALA OKUMAYAN VARSA…)
2-      KÜÇÜK PRENS–SAİNT EXUPERY – MAVİBULUT YAYINEVİ     ( HALA OKUMAYAN VARSA…)
3-      IŞIĞIN SAVAŞÇISININ EL KİTABI - PAULO CUELHO – CAN YAYINLARI
4-      SİMYACI - PAULO CUELHO – CAN YAYINLARI
5-      MAVİ TÜY - RICHARD BACH – EPSİLON YAYINLARI
6-      ERMİŞ – HALİL CİBRAN – ANAHTAR YAYINLARI
7-      OLASILIKSIZ – ADAM FAWER – EMPATİ YAYINLARI
8-      YUVAYA YOLCULUK – (KRYON TÜM SERİSİ ) – AKAŞA YAYINLARI
9-      TANRI İLE SOHBET SERİSİ – NEALE DONALD WALSCH – ÖTESİ YAYINLARI
10-   DOKUZ KEHANET– JAMES REDFIELD - ALTIN KİTAPLAR  
11-   ONUNCU KEHANET– JAMES REDFIELD - ALTIN KİTAPLAR
12-   MS 2150 – THEA ALEXANDER - AKAŞA YAYINLARI
13-   SIDDHARTHA – HERMAN HESSE – AFA YAYINCILIK
14-   RAMTHA SERİSİ – AKAŞA YAYINLARI
15-   BEN O’YUM – SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ – AKAŞA YAYINLARI
16-   ŞİMDİ’NİN GÜCÜ – ECKHART TOLLE – AKAŞA YAYINLARI
17-   % 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ – JACK ENSIGN ADDİNGTON
18-   RUHSAL BÜYÜME – SANAYA ROMAN – AKAŞA YAYINLARI
19-   AZ SEÇİLEN YOL –  M.SCOTT PECK – AKAŞA YAYINLARI
20-   İÇE DÖNÜK KONUŞMANIN GÜCÜ – SHAD HELMSTETTER – SİSTEM YAYINCILIK
21-   DÜŞÜNCE GÜCÜYLE TEDAVİ – LOUISE L.HAY – ALTIN KİTAPLAR
22-   HASTALIKLARIN ZİHİNSEL NEDENLERİ - LOUISE L.HAY – ALTIN KİTAPLAR
23-   ÜÇÜNCÜ GÖZ – LOBSANG RAMPA – AKAŞA YAYINLARI
24-   BİLİNÇALTININ GÜCÜ – JOSEPH MURPHY – ÖTESİ YAYINLARI
25-   DİNGİN SAVAŞÇI – DAN MİLLMAN
26-   EŞRUHLARIN DANSI – BRIAN WEİSS (OMEGA YAYINLARI)
27-   ÖLÜMSÜZ ÜSTATLARIN YAŞAM ÖĞRETİSİ – BAIRD T.SPALDING
28-   SANATÇININ YOLU – JULIA CAMERON – BUTİK YAYINLARI
29-   REENKARNASYON – TED ANDREWS
30-   ATLIKARINCADA BİR TUR DAHA – TİZİANO TERZANİ – MERKEZ KİTAPLAR
31-   THE SECRET – RHONDA BRYNE – MİA-OWO YAYINLARI
32-   TİBETİN GENÇLİK PINARI – PETER KELDER – DHARMA
33-   FARKINDALIK – OSHO – GANJ KİTAP
34-   DÜNYA DİNLERİ – ARNULF ZİTELMAN – İNKILAP KİTABEVİ
35-   TANRIYI TANIMAK – DEEPAK CHOPRA - İNKILAP KİTABEVİ
36-   KUANTUM İYİLEŞME - DEEPAK CHOPRA - İNKILAP KİTABEVİ
37-   DİNLER TARİHİNE GİRİŞ – MİRCEA ELİADE – KABALCI YAYINLARI
38-   DİNLER TARİHİ – FELİCİEN CHALLAYE – VARLIK YAYINLARI
39-   İÇİMİZDEKİ KAHRAMAN – CAROL S. PEARSON – AKAŞA YAYINLARI
40-   KOZMİK ŞİFRE – ZECHARİA SİTCHİN – RUH VE MADDE YAYINLARI
41-   TİBETİN YAŞAM VE ÖLÜM KİTABI – SOGYAL RİNPOCHE – DHARMA YAYINLARI


Lütfen listeyi kaydediniz...

Sevgilerimle,

27 Aralık 2011 Salı

Negatif Düşünce Kalıplarımız Hastalıklarımızın Ana Nedenidir...!!!

İnsan vücudu üst üste binmiş 5 bedenden oluşur, bunlar sırasıyla;


1.) Fiziksel Bedenimiz
2.) Eterik Bedenimiz
3.) Astral Bedenimiz
4.) Zihinsel Bedenimiz
5.) Ruhsal Bedenimiz


Tüm hastalıklar Fiziksel Bedenimize inmeden önce ağırlıklı olarak zihinsel bedenimizde oluşur ve bu oluşumun ana kaynağı negatif düşüncelerimiz ve Evrenin dilini bilmiyor olmaktan kaynaklanır. 


Bizi Evrenin mükemmelliğinden ayırmış olan blok ya da müdahalelerin, zihinsel veya duygusal düğümlerin serbest bırakılması veya ortadan kaldırılmasına da ŞİFA adı verilir. Buradan çıkartmamız gereken en önemli sonuç tüm fiziksel hastalıklarımızın, ana nedeni: duygusal anlamda taşıyamadığımız ama korktuğumuz için de adım atarak değiştiremediğimiz, ağırlıklı zihnimizde oluşan negatif düşünce kalıplarımız'dır.


Bakalım mı biraz, mesela neler diye? Okuduktan sonra düşünmenizi rica ediyorum...!!!


Bel Ağrıları, Bel Fıtığı, Sırt Ağrıları = Gereksiz Yaşam Yüklerini Taşıma...


Huzursuz Ayak Sendromu, Otururken Sürekli Ayağını Sallama = Yapmayı İstediğiniz Şeyleri, Bildiğiniz Halde Yapmıyor, Yapamıyor Olma Hali...


Mide Ağrıları, Ünser, Gastrit = İçe Atılmış Negatif Duygular...


Sinüzit, Ağır Baş Ağrıları = Baskı Görme, Onaylanmama...


Nefes Yolu Rahatsızlıkları, Kalp Ritmi Bozuklukları, Tansiyon = Hayatı Sindirememe, Hayat İle Mücadele Etme...


Panik Atak, Ankisiyete = Gelecek Kaygısı, Endişeler...


Diz, Bacak Ağrıları = İlerleme Korkusu, Kabul Etmeme...


Böbrek Rahatsızlıkları = Hayatı Doya Doya Yaşayamama...


Kalp Hastalıkları = Sevgisizlik, Sevilmeme ve Sevememe...


Kabızlık = Duygulardan Arınamama, Yaşananları Unutamama...


Ağız Aftları = Hayattan Zevk Almama...


Vajinismus, Rahim Kanserleri = Kadın Kimliğini Kabul Etmeme...


Kanser = Yoğun Nefret Duygusu, Ağır Öfkeler...


Diye devam ediyor ve gidiyor. Bu güne kadar yapılan tüm incelemeler de % 70 ve üzerinde yukarıdaki hastalıkların nedenlerini bu duygular olarak göstermekte. Peki ne yapmamız gerekiyor diye sorduğunuzu duyuyorum. Düşünce sistematiğinizi değiştirmekle başlayabilirsiniz. Hemen arkasından geçmişten taşıdığınız tüm negatif duygulardan arınmak ve temizlenmek gerekiyor, ayrıca gelecek kaygısı ve endişelerinden de temizenmek gerekiyor.


Tanrı'nın dediğini bazen hepimiz unutabiliyoruz. 


Kur'an da geçen Tanrı'nın "size nefesimden üfledim" ifadesi, pek çok çeviride "size ruhumdan üfledim" şeklinde geçmektedir. Ruhundan üflemek ya da nefesinden üflemek elbette çok derin bir anlam taşımaktadır. Kendimizi O'nun ruhundan üfleyerek yarattığı varlıklar olarak görebilmemiz, bunun anlamını ve ağırlığını taşıyabilmemiz gerekli diye düşünüyorum... 


Üzerinde düşünülmesi amacıyla ve bu konuda yazılı olan surelerden 2 tanesini sizin için listeledim...

Hicr Suresi 29: "Hani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygıyla eğilin" demişti.

Sad Suresi 72: "Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için saygı ile eğilin."



Sevgiyle Kalın...



24 Aralık 2011 Cumartesi

Kişisel Gelişim Nedir

Kişisel gelişim kişiyi çok yönlü geliştirmeyi amaçlar. İnsanı sosyal hayatta etkili, verimli, güçlü kılmanın yolu bilgi yapılandırmasıdır. İnsan bunu ancak farklı öğrenmeler gerçekleştirerek yapar. Bu öğrenmeler arasında ilşki kurduğu takdirde yaratıcı düşünme becerisi kazanabilir. İşte kişisel gelişim ile bu amaçlanarak, birey bu potansiyel ve ilişkileri güçlendirip geliştirerek yapılandırmaktadır.

Uygulanan yöntemler arasında, geçmiş ile ilgisinin tamamen ortadan kaldırılması, gelecek kaygılarından arındırılması, anda yaşamanın sağlanması, yanlış düşünce kalıplarından kurtulması, enerji, hipnoz ve NLP temel uygulamaları kullanılır.

Kişisel gelişim ile nitelikleri gelişen birey, artık çevresiyle olan etkileşim ve iletişimde daha gelişkendir. Artık sosyal yaşamda daha etkili, verimli ve mutlu olur. Bu fayda yada yatırım da diyebiliriz, insana değil tüm topluma yapılmıştır aslında. Çünkü insan sosyal bir varlık olduğundan çevresini etkileyebilir veya çevresinden etkilenebilir. Bu etkileşimler çok yönden gelişmiş toplumlar, popülasyonlar meydana getirecektir.

Nereden Başlayacaksınız!!!

Yaşamınızdaki olumsuz şeyler, olumlu şeylerden daha fazla ise bir şeyler ters gidiyor demektir. Yaşadığınız hayatı olumluya doğru değiştirme ve dönüştürme zamanı gelmiştir...

Nereden başlayacaksınız sorusunun cevabına gelirsek.

İlk adım kendinize değer vermenizdir. Genelde hayatında yaşadığınız olumsuzluklar, olumlulardan fazla ise o kişi veya kişiler kendilerine değer vermiyorlardır. Kendine değer veren kişi ise okumaya başlar. Bununla birlikte okuduğunuz tüm kitaplar ne yazık ki size Entellektüel bir bakış açısından başka bir şey kazandırmaz.

Hayatınızın akışını değiştirmek için ciddi adımlar atmak zorundasınız, bu kelime/cümle ise size korkutucu geliyorsa ki çoğu insana değişim zor gelir, öyle değil mi ? Sizi tatmin etmese de, nasıl olsa elinizde az da olsa var,  şimdi bilinmeyene adım atmanın ne anlamı var? Nereden bileyim onun daha kötü hale getirmeyeceğini? ve daha bir çok soru aklınıza gelmeye başladı bile. :)) Evet değişim hele de yaşamınızı değiştirmek adım atmayı gerektirir. Hani akışta olmak, anda olmak diyoruz ya, hani teslimiyet diyoruz ya hani Tanrıya inanmak diyoruz ya hani nerede? yukarıdaki sorular aklınıza geliyorsa gelecek kaygısı taşıyorsunuz demektir...

Nerede o zaman Tanrı inancı?

Peki ya geçmişiniz, yaşadıklarınız hala aklınızda değil mi kendinizden bile sakladığınız içinize gömmeye çalıştığınız utançlarınız, pişmanlıklarınız, hatalarınız ve maruz kaldığınız durumlar... İçinizde taşıdığınız sürece de ilerleyemeyeceksiniz. Evet onlardan da kurtulmanız gerekiyor...

Sorar mısınız kendinize en son hangi sabah uyanıp daha yataktan çıkmadan önce şöyle bir günü düşündüğünüzde aklınıza olumsuz tek bir şey bile gelmediği en son gününüz ne zamandı ? Pardon duyamadım ne dediniz?

Evet tüm bu çalışmalar için zaman zaman, profesyonel yardım almayı gerektiriyor...

Kendinize değer veriyor musunuz? Gelin sohbet edelim, bakalım yaşamınızda neler olmuş özellikle de anne karnında ve 0 - 6 yaş aralığında neler yaşamışsınız? Hangi yanlış kalıplar? Sırf siz yaşam amacınızı bulabilin diye size neler ters motivasyon ile uygulamış?

Evet artık adım atma zamanı...

Sevgiyle...

20 Aralık 2011 Salı

İstemenin Sırrı...

Hepimizin istek ve arzuları var bunları hayatımızın tam içine çekmek için de dileklerde bulunuyoruz bunu bazen sessiz bir şekilde içimizden yaparken bazen de çevremizdeki arkadaşlarımızla ve dostlarımızla neler istediğimizi paylaşıyoruz. Esasında şöyle bir düşündüğümüzde ne kadar çok istekte bulunuyoruz farkında mısınız! Günde en az 150 - 200 defa istiyoruz... :)

Kimden mi çoğunlukla Tanrı'dan...

Pasta üflerken, yeni yıla girerken, yeni bir güne başlarken, akşam uyumadan önce, evden çıkarken, eve dönerken ve daha bir çok istek, peki kaç tanesi oluyor veya daha farklı ve güzel sorayım, olması için nasıl istekte bulunacağınızı biliyor musunuz?

Tüm bu istekleriniz arzularınızı hayatınızın içine çekmek için artık adını siz koyun Olumlu, Pozitif Düşünme'mi dersiniz, Kuantum Düşünce Tekniği'mi, Olumlama'mı dersiniz yoksa Çekim Yasası'mı ama hepsi aynı yere çıkıyor. Bir iki yazımda da paylaşmıştım sizlerle önce pozitif düşünmek, hayal etmek, eyleme geçmek ve vaz geçmemek.

1. Ufak istekler ile başlayın, böylece aklınızı daha kolay inandırabilirsiniz. Bir konuda başarılı olmak için başarılı olmayı deneyimlemek en iyi yöntemdir.

2. Dikkat ediyor musunuz hep istemediğimiz şeyleri söylüyoruz. Sıkışık trafikten bıktım, hastalanmak istemiyorum, parasız kalmak istemiyorum ve daha binlercesi. Hep olumsuz, hep olumsuz. Olumsuz olanı söyledikçe de hayatınıza hep olumsuz olan giriyor.

Peki nasıl ifade etmeliyiz burada çok önemli bir nokta var, olmuş gibi yapmalı ve olmuş gibi ifade etmelisiniz. Ben sağlıklıyım, ben gideceğim yere en rahat ve güvenli bir şekilde giderim, hesabını tutmadan harcayacak kadar param var. Ne yaptık şimdiki zaman ve geniş zaman kullandık. meli malı eklerini kullanmadık kıza öz bir şekilde, kendimiz ve isteklerimiz için Evren emir verdik.

3. Tüm cümleleriniz olumlu olmak zorundadır. Bir cümle içinde tek bir olumsuzluk çağrıştıran kelime ek var ise unutun o isteği. Tanrı şikayet dinlemeyecek kadar uzun süredir var.

4. Ne istiyorsanız, nasıl istiyorsanız öyle yaşayınız. Hem isteyip hem öyle yaşamamak zaten baştan inançsızlık göstermektir.

5. İsteklerinizi yazın. Yazma eylemi çok önemlidir çünkü yazınca beyan etmiş olursunuz burada en önemli olan bir kağıt ve bir kalem ile yazın. Bir istek defteriniz olmalı ve siz bu deftere düzgün ve düzenli olarak isteklerinizi yazmalı ve bu şekilde gerçekten istediğinizi beyan etmelisiniz.

6. Mutlaka ama mutlaka size verilen ve verilmeyen her şey için teşekkür edin. Teşekkür etmek çok önemlidir, teşekkür ederek iyi olan her şeyi çoğaltırsınız. Çok pozitif, naif, güçlü ve güzel bir kelimedir Teşekkür Etmek.

7. Endişe ve korkularınızdan arının, istediğiniz şeyin olması için en önemli konulardan bir tanesi de o konuyla alakalı endişe ve korku duymamaktır. İstemek içten ve kalpten olmalıdır. Kalbinizin manyetik gücü beyninizin gücünden 5.000 defa daha büyük bir güçtür. Korkmak ve endişe duymak inanmamak anlamına gelir.

8. İsteklerinizi kimseyle paylaşmayın, madem istekte bulundunuz kendinize kalsın bu istek. Herkesin enerjisi ve ruhsal yapısı ve egosal kalıpları sizin oluşturduğunuz pozitif enerjiyi küçültebilir. Bırakın olana kadar kimse bilmesin.

9. En önemli konulardan bir tanesi de istemek ve unutmaktır. İstediğiniz bir şeyi defalarca tekrarlamak onun olacağına içsel olarak inanmadığınızın en önemli göstergesidir. Yine aynı zamanda Tanrı ile aranızı açacak bir durumdur. Ne kadar çok düşünür hatta gün sayarsan endişe ve korkularınızı arttırırsınız o bakımdan isteyin ve bırakın unutun.

10. Olabilecek şeyleri istemek de çok önemlidir. Okuldan mezun olduğun gün büyük bir holdinigin 1 yıl sonra üst düzey yöneticisi olmayı istemek mantıklı ve evrensel kanun ve hak yasalarına uyan bir durum olmadığından istemeden önce düşünün ve mantıklı isteklerde bulunun.

Haydi en ufağından bir istek seçin ve başlayın...

Akışta Olmak = Tanrıya İnanmak = Teslimiyet

Farkında olarak yaşadığında sana gelenlerin senin hayrına olduğunu kabul etmek zorundasın, bu duruma akışta olmak diyoruz. Bu duruma Tanrı'ya inanmak ve güvenmek de diyoruz. Yani Akışta Olmak=Tanrı'ya inanmak. 

İleride bize şimdi'de zor gelen şeylerin ne şekilde faydalı olacağını görebilmek için de sabırlı olmak ve vaz geçmemek gerekiyor. Kolay değil evet hiç kolay değil bununla birlikte vaz geçmeden uğraşmamız gerekiyor.

Bir başka değişle de Akışta Olmak = Teslimiyet yani; Yaşamın akışına karşı koymak yerine ona izin vermeyi içeren çok basit ama çok derin bir bilgelik...

19 Aralık 2011 Pazartesi

Kişisel Gelişim Dedikleri Şey Nedir?

Kişisel Gelişim Dedikleri Şey Nedir?

Konulu Workshop çalışması ile sizlerle birlikte olacağım...

14 Ocak 2012 Cumartesi günü saat 11.00 - 15.30 saatleri arasında Suadiye Oteli Toplantı Salonunda yapacağımız çalışma 30 Kişi ile sınırlı olacaktır. İlk 2 saat ben anlatacağım sonraki 1 saat kadar da sizin sorularınıza cevap veriyor olacağım.


Lütfen kayıt, rezervasyon ve diğer detaylar ve seminer içeriği ile alakalı hsceylan@gmail.com'dan bilgi alınız.

18 Aralık 2011 Pazar

Hipnozun Üç Çeşiti

Merhabalar, 

Sevgili Serdar Ceylan'ın Yaşam ile Alakalı Her Şey Blogundaki ikinci yazım ile sizlerleyim.

Geçen haftada söylediğim gibi, bugün Hipnozun üç çeşidinden bahsedeceğim.

Bugüne kadar hipnozun bir çok alanında çalışmalar yaptım. Herkes aynı yöntemleri uygulasada herkes farklı sonuçlar alıyordu. Burada tabii ki insan faktörü var ama aynı kişi aynı hipnoz yöntemini uygulayan iki kişiye gittiğinde de iki farklı sonuç alıyordu. Sonradan yaptığım incelemeler üç tür hipnozun olduğunu, hipnozcuların bilerek veya bilmeyerek bu üç yöntemden birini daha baskın olarak kullandıklarını fark ettim.

1) Doğal Trans Hallerinden Oluşan Hipnoz

Beyoğlu'ndaki bir merkezde Rusya'dan gelen bir hipnoterapist ile tanışmıştım. Nasıl bir yöntem kullandığını sordum, o da anlattı. Kişileri hipnoz yatağına yatırıp, derin nefes alarak yüzden geriye doğru saymalarını istiyormuş.

Bu yöntem doğal trans hallerinden oluşan hipnoz yönteminin içine giriyor. Biz sırtüstü bir yatağa uzandığımızda otomatik olarak diyaframdan nefes almaya başlarız ve kas hafızamız bizi gittikçe rahatlatıp, alfa beyin dalgasına götürür. Derin nefesler rahatlamayı daha da hızlandırır, yüzden geriye saymak bizi yorar ve bir süre sonra derin bir hipnotik konuma gireriz. Bu çeşit hipnoz tekniğinde çoğu zaman danışanlar uyku konumuna geçerler.

2) Kafa Karışıklığından Oluşan Hipnoz


Psikoloji profesörü George Armitage Miller 1956 yılında yayınladığı ‘Sihirli Sayı 7′ (The Magical Number Seven) adlı denemesinde insan algılarıyla ilgili muazzam sayıda araştırmayı özetleyen bir değerlendirme yapmıştı. Bu araştırmasını kısaca şöyle özetleyebiliriz;
İnsanlarda aynı anda yedi bilgi dilimini bilinç düzeyinde işleyecek bir yetenek var. Bu sayı geçilince aşırı yüklenme durumu ortaya çıkıyor ve hata yapılmaya başlanıyor. Yedi sayıyı sırayla söylerseniz, herhalde onu bilincinizde hatasız tutabiliyorsunuz. (ki artık bunun bile fazla olduğunu düşünüyorum) Size dokuz sayılık bir küme verirsem onları doğru hatırlamakta çok daha fazla zorlanıyor ve hata yapmaya başlıyorsunuz.
Örnek; 2 – 5 – 6 – 2 – 2 – 8 – 5 – 3 yandaki sayıları aklınızda tutmaya çalışın.
Zorlandınız değil mi? Çünkü birbirinden ayrı 8 bilgi dilimi var. Aynı sayıları şimdi ezberlemeye çalışın;
256 – 228 – 53
Hatırlayabildiniz değil mi? Neden hatırladınız? Çünkü 8 dilimlik bilgiyi üç dilimlik bilgi haline getirdik.
Hangi dilim büyüklüğünü seçerseniz seçin, 7 dilimlik bilgiye bilincinizle dikkat ettiğinide, başka şeyleri bilinçli düzeyde değerlendiremeyen bir duruma gelirsiniz. 7 dilimdilk bilgilerden daha fazlası sizde aşırı yükleme durumu yaratır ve ancak bilinçdışı düzeyinde işlenebilir.
Kafakarışıklığından oluşan hipnoz bir insanın dikkatini aşırı yükleyerek sağlanır, bu durumda kişi ne yapacağını bilemediği için çoğunlukla transa geçer.
Bir insanın dikkatini aşırı yüklemenin en kolay yolu da, dikkatini karmaşık bir içsel deneyime yoğunlaştırmasını sağlamaktır.
Mesela yanımdaki birini ayağa kaldırsam ve “200′den geriye üçer üçer sesli biçimde saymanı ve sen bu sayıları sayarken ben de senin omuzlarından tutup seni etrafımda döndüreceğim” dersem ona aşırı yükleme yapmış olurum. Çünkü tüm temsil sistemlerini harekete geçirmiş olurum, 100′den geriye üçer üçer saymak için zihninde canlandırma yapar, (görsel) aynı zamanda bunu yüksek sesle söylediği için işitsel temsil sistemi de meşguldür ve son olarak ben omuzuna dokunup onu etrafımda döndürerek dokunsal temsil sistemini meşgul etmiş olurum. Kafa karışıklığından oluşan hipnoz çoğu zaman gözü açık yapılır, pazarlama sektöründe ayrıca kullanılan bir tekniktir.


3) Otorite Etkisi ile Oluşan Hipnoz

Sahne hipnozu izlediniz ve 'Hadi canım, bu kadar hızlı hipnoz olur mu hiç?' düşüncesi aklınıza geldi değil mi? Ama izlediklerinizin çoğu doğru ve evet bu kadar hızlı olabiliyor. Çünkü otorite etkisi ile oluşan hipnozda sahneye çıkan kişi daha sahneye çıkarken kendini sahne hipnozcusuna teslim etmiş oluyor ve o ne derse otomatik kabul ediyor. 
Otorite etkisi ile oluşan hipnozda belli başlı teknikleri kullanarak insanlar üzerinde otorite kurabiliyorsunuz. Hipno-nlp çalışmamda bu konuyu ayrınıtlı bir şekilde inceliyorum.

Hipnozun tüm dünyada tanınmasını sahne hipnozcuları sağlamıştır ve otorite etkisi ile oluşan hipnozun en büyük örnekleri sahne hipnozcularıdır. O zaman gelin, haftaya size sahne hipnozunun sırlarını anlatayım.

Bugünlük bu kadar, haftaya görüşmek üzere,



Hakan MENGÜÇ

16 Aralık 2011 Cuma

Sakın Okumayın ve İstekleriniz Gerçekleşmesin...

Kalbin elektrik akımı (EKG), beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) altmış kez daha kuvvetlidir. Kalbin manyetik alanı ise beyninkinden beş bin kez daha kuvvetlidir.

Demek ki kalbimizle, beynimizle yaydığımızdan çok daha fazla enerji yayıyoruz. Peki bunu bilmek, bizim için neden bu kadar önemli? Çok basit, çünkü bu sayede, bazı dileklerimiz hemen gerçekleşirken, bazılarının gösterdiğimiz tüm çabalara rağmen neden bir türlü tezahür etmediğini anlıyoruz.

İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadan olumlama (imgeleme) yaparsak ya da bir şeylerin hayalini kurarsak, sadece beynimiz elektromanyetik dalgalar yayarken, duygularımızın gerçek merkezi olan kalbimiz beş bin kat daha büyük bir kuvvetle,genellikle tereddüt ve korku olan asıl inancımızı dünyaya yayar.

Bunun sonucu apaçık ortadadır; hayatımızda sadece kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şey gerçekleşecektir. İnançlarımızı duygularımızla desteklediğimiz zaman yaydığımız enerji çok daha büyük olur. Ama üzgün, depresif ya da bitkinsek, istediğimiz şeyi dileyebiliriz, bu durumda kalbimizden yaydığımız hüzünlü duygular, mantığımızdan gelen isteklerden her zaman daha güçlü olacaktır...

Doğru Rehberler

Hepimiz yaşamımız boyunca birilerini örnek almış ve onların yaptıklarını yapmayı istemiş hatta onları kendimize rehber seçmişizdir. Bir kısmına hiç bir şey bahsetmeyerek gizli gizli onları taklit ederken, bir kısmına ise o konuyla alakalı bize rehberlik ve/veya koçluk yapmasını talep etmişizdir. Onlarda bize o konuyla ilgili koçluk yapmışlardır. Peki bir rehberin ya da bir koçun doğru kişi olup olmadığı nasıl anlaşılır?

Olgun olmalıdır, Tutarlı olmalıdır, Başkalarına yardım etmeyi sevmelidir, Konuları paylaştığınızda sürüncemede bırakmamalıdır, Güçlü olmalı ve size güçlü hissettirmelidir, Konuştuğunda söyledikleri size tanıdık sanki sizinmiş gibi gelmelidir, Kendi üzerinden konuşmamalıdır, Sıcacık bir şekilde kucaklanıyormuş gibi hissettirmelidir, Destekleyici olmalıdır, Aniden karşınıza çıkmalıdır, Sizi sınıflandırmamalıdır, Söylem ve teşhisleri tam ve isabetli olmalıdır...

İşte bu özelliklere sahip olan kişiler doğru rehberlerdir...

Gücü Kullanmak İçin

Hepimiz hayal bile edemeyeceğimiz ve her şeyi yapabilecek bir güce sahibiz... Yanlış düşünce kalıplarınızı ve yanlış inançlarınızı değiştirdiğinizde bu gücü sonuna kadar kullanıyor olacaksınız...

14 Aralık 2011 Çarşamba

Uzun ve Kaliteli Bir Yaşam İçin

Değişimin, büyümenin ve çocuklardan öğrenmenin getireceği acıları göze alamayan anne ve babalar farkında olsalar da, olmasalar da ihtiyarlığın yolunu seçmektedirler. İnsanların geç yaşlanmaları veya yaşları olsa da anlamlı bir yaşam geçirebilmelerini garanti altına alabilmek için en önemli fırsatları çocuklardan bir şeyler öğrenmektir...

13 Aralık 2011 Salı

Yaşam Enerjiniz Tükendiğinde!!!

Arabanın benzini azaldığında veya bittiğinde oturup depresyona girmezsiniz çünkü bu durum kalıcı bir durum değildir. En yakın akaryakıt istasyonuna gider ve arabanın deposunu doldurursunuz... 

Yaşam için de aynı şey geçerlidir. Yakıtınız tükendiğinde, deponuzu daha güzel duygu, düşünce ve eylemlerle doldurmalısınız...

Yaşama küsmeyin yolunuza devam edin...

12 Aralık 2011 Pazartesi

Çocuklarımızın Yanında Tartışmalımıyız!!

Çocuklarınızın yanında kavga ve tartışmaya girmemelisiniz bu durum çocuğu tercihe yöneltir ve tercih edilen her zaman anne olur... Bununla birlikte bu durum çocukta babadan alması gereken Güven duygusunu yok eder veya azaltır.


Güven duygusu ilerki yaşlar için çok önemlidir. Hatırlayınız bakalım ailenizde kavga gürültü var mıydı? cevap hemde nasıl ise, muhtemelen sizde de güven eksikliği mevcuttur.


Daha iyi, daha mutlu günler dilerim, inanın konuşarak ve sesinizi yükseltmeden de anlaşabilirsiniz...

11 Aralık 2011 Pazar

İlişkilerimiz

Birlikteliğiniz veya evliliğiniz gerçek işbirliğine dayanan bir kurumdur. Her iki bireyinde  büyük katkısını ve ilgisini, zaman ve enerjisini gerektirir. Bununla birlikte birlikteliklerin asıl amacı her bireyin kendi ruhsal tekamül yolculuğunda, kişisel zirvelerine erişmesi için diğeri tarafından desteklenmesidir. Her iki birey de birlikte geçirdikleri zamanlarda ilişkilerine özen göstermeli ve aynı zamanda her biri kendi yollarında da cesaretle yürümelidir...

9 Aralık 2011 Cuma

Başkalarının Yaşamlarını Yaşıyorsunuz

Farkında mısınız ikinci el duygu ve bakış açılarını kabul ediyor ve başkalarının yarattığı bir Dünya'da başkalarının inançlarıyla yaşıyorsunuz. Peki siz neredesiniz neden kendi seçimlerinizi hayatınıza yansıtmıyorsunuz? Böylesi daha rahat geliyor değil mi.


Daha geniş bir bakış açısına sahip olmak istiyorsak, eski ve dar bakış açımızdan vaz geçmeye ve onu yok etmeye hazır ve kararlı olmalıyız. Değişimimizi tamamladığımızda, hayatta yaşıyor (gerçekten yaşıyor) ve var olacaksınız. Bir ilkbahar sabahında, yeni açan bir gülün yaprakları üzerindeki, güneşin ilk ışıkları yansıdığında pırıl pırıl parlayan bir çiğ tanesi gibi yaşıyor olacaksınız.


Hadi başlayın, her geçirdiğiniz tek bir gün bile büyük kayıp...

7 Aralık 2011 Çarşamba

Korkular

Ah bu korkularımız ve güvensizliklerimiz, hiç farkında değiliz ama bizim gelişimimizi ne kadar durdurduğunu, bizi gideceğimiz veya gitmek istediğimiz yolda ne kadar yavaşlattığını bir görebilsek, yaşamımızda bir çok şey ne kadar hızla değişirdi.

İnsan ne kadar güçlü olduğunu unuttuğu zamanlarda korkar...

Peki korkularınızın gerçekten size ait olup olmadığını hiç kendinize sordunuz mu? Bu soruyu ciddi şekilde kendinize sorduğunuzda, birçoğunun size ait olmadığını göreceksiniz. Hadi keşfedelim, bir kağıt kalem alıp nelerden korktuğunuzu yazmanızı istiyorum.

Yazdınız mı ?

Şimdi de bu korkularınızın arkasında ne yattığını da kendinize sormanızı ve yazmanızı istiyorum. Göreceksiniz ki, onlar başkaları tarafından size satılmışlar ve sizde alıp üzerimize giymişsiniz. Ağırlıklı olarak anne ve babalarımızın korkuları ya da arkadaşlarınızın veya eşinizin korkularıdır...

Yeni bir işe, yeni bir ilişkiye adım atmaktan korkuyoruz ve daha bir çok şeyden korkuyoruz.

Unutulmaması gereken şey şudur siz çok güçlüsünüz, daha önce de başardınız cesaretle adım attınız, ilk defa yürümeyi öğrenirken defalarca düşmediniz mi?  bisiklete binmeyi öğrenirken düşmediniz mi? yüzmeye başlarken hiç boğulacak gibi olmadınız mı?

Mükemmel olmak zorunda değilsiniz. Başarısızlığı hiç bir zaman dert etmeyin.

Asıl denemeye bile cesaret edemediğiniz şeylere ve bu yüzden kaçırdığınız tüm fırsatlara dertlenin...

Korkusuz ve gücünüzün farkında olarak yaşayacağınız günler dilerim...

6 Aralık 2011 Salı

Hipnozun En Önemli İsmi, Sayın Hakan Mengüç Artık Her Hafta Bizlerle

Merhabalar, ben Hakan Mengüç, değerli Serdar Ceylan'ın Yaşam ile Alakalı Her Şey blogunda her hafta konuk yazar olarak sizlerle elimden geldiğince bilgilerimi paylaşmaya çalışacağım.

İlk kendi oluşturduğum Hipno-NLP sisteminden bahsetmek istiyorum. Hipno-NLP nedir?

Hipno-nlp hipnoz ve nlp tekniklerinin ileri aşamasıdır ve daha kolaylaştırılmış, tamamen uygulamaya dökülmüş halidir. Hızlı hipnozu temel alan, çoğu zaman gözleri açık hipnozla çalışılan (awakening hypnosis) ve gizli milton dil kalıplarında ustalaşmayı sağlayan bir tekniktir.
Bu tekniğin en önemli yanı değişim ve dönüşümleri ilk önce kendinizde hızlı bir şekilde sağlıyor olmanızdır. 

Hipnoz genelde hep uyku hali ile hafızalarda kalmıştır. Halbuki hipnoz hayatın her alanında vardır. NLP'nin kurucusu Dr. Richard Bandler der ki; 'Her türlü iletişim hipnozdur.' 


Her türlü iletişim neden hipnozdur? Çünkü ben sizinle konuşmaya başladığımda otomatik olarak istesemde istemesemde sizi yönlendirmeye, odağınızı belli bir noktaya çekmeye başlarım, bunu hepimiz her gün yaparız. Hipnoz bu tekniklerin çok daha hızlandırılmış halidir. 


Hipnozun farklı türleri vardır, onları da başka yazılarımızda inceleyeceğiz.

Hipno-NLP'de temel olarak odaklandığım nokta, bizim doğuştan itibaren hipnoz ediliyor olmamızdır. Toplum, örf adetler bizim inançlarımızı ve dünyaya karşı bakış açımızı belirliyor. Dünya'nın en zengin insanlarından biri olan Aristotle Onasis'in şöyle bir sözü var; 'Fakir bir mahallede villada oturacağına, zengin bir mahallede çatı katında otur.' Onasis burada ne demek istiyor? Ben Onasis'in diğer düşüncelerini de öğrendikten sonra şunu anlatmaya çalıştığını öğrendim, diyor ki, fakir bir mahallede sana empoze edilen düşünceler ve inançlar hep kıtlık, başaramama ve zenginlerin çalıp çırpan, dürüst olmayan insanlar olduğu yönünde olacak. Ve bu düşünce yapısı senin bilinçaltına yerleşecek ve bu yapıyı değiştirmeden asla o zenginlik ve refah seviyesine ulaşamayacaksın.

Richard Bach'ın Hipnozcu kitabında bu konuyu şöyle ele almış;

“Üzgünüm, ama ben hipnotize edilemem” diye fısıldadı Jamie. “Öyle mi?” dedi hipnozcu yumuşak bir sesle. “Öyleyse bu gezegende işiniz ne?”

Gerçekten doğduğumuzdan itibaren ve her zaman bir hipnozun içinde yaşıyoruz. Onun için ben kendime hipnozcu değil, hipnoz bozucu diyorum.

Evimin yakınlarında sadece arasıra karşılaşıp bir iki sohbet ettiğimiz birisi vardı. Geçen gün yine yolda karşılaştık ve bana; Seni internette araştırdım, hipnoz eğitimleri veriyormuş. Bana hipnoz çok saçma geliyor. Hipnoz diye bir şey gerçekten var mı? Varsa kanıtla dedi?
Gülümsedim. İçimden niye kanıtlayayım ki dedim, inanmak istemiyorsa inanmasın. Sonra gözüm elindeki loto kuponuna ilişti ve beynim flasback yaptı, onu çoğu zaman elinde loto, şans topu kuponlarıyla gördüğümü hatırladım. Sonra ona dedim ki, tamam kanıtlayacağım. O da kendisine hipnoz yapacağımı sandı. Ona dedim ki; 'Mesela seni görüyorum,
iki günde bir bu loto, şans topu gibi şeylere sana çıkma ihtimali milyonda bir olmasına karşın, sen sanki bu oynadığında çıkacakmış gibi ona para yatırıyorsun ve yıllardır oynamana rağmen hiç çıkmamış ama sen yine de çıkacakmış gibi aynı heyecanla oynuyorsun. İşte bu hipnozdur dedim. Bana baktı. Biraz düşündü ve 'mantıklı' dedi. Ben de dedim ki; Bu hipnoz o kadar etkilidir ki, sen şu an mantıklı demene rağmen yarın yine oynacaksın.' Yine mantıklı dedi. Ben de iyi dedim, sana kolay gelsin ve yanından ayrıldım.
Hepimiz loto vb. şeyler oynamışızdır ama milyonlarca insan bunu saplantı haline getirmiş. 
Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün resmi web sitesinde hazırlanan olasılık verileri şu şekilde: - Sayısal Lotoda büyük ikramiye çıkma ihtimali: 13 milyon 983 bin 816’da bir 

- Şans topunda kazanma ihtimali: 3 milyon 895 bin 584’te bir 
- On numarada kazanma ihtimali: 2 milyon 546 bin 203’te bir 
- Süper Lotoda kazanma ihtimali: 25 milyon 827 bin 165’te bir.

Hatta bunun araştırması bile yapılmış, yıldırım çarma ihtimali milli piyangoyu kazanma ihtimalinizden 7 kat fazlaymış. Yani size 7 defa yıldırım çarpmışsa ve hala yaşıyorsanız gidin bir milli piyango oynayın.

Yani bugünkü yazımızı özetlersek, her türlü etkilme ve ikna bilimi aslında hipnozun içine giriyor. Fakat ben hipnozu üçe ayırıyorum.
Otorite Ekisi ile Oluşan Hipnoz
Mental Konfüzyon Etkisi ile Oluşan Hipnoz
Doğal Trans Hallerinden Oluşan Hipnoz.

haftaya bu üç hipnozu işleyeceğiz. Yazımı yine ünlü roman yazarı Richard Bach'ın bir sözü ile bitiriyorum, hoşçakalın.

Ben psiko-somatik bir gezegenin hipnoza uğramış yurttaşıyım” Richard Bach

Hakan MENGÜÇ
www.hakanmenguc.org

5 Aralık 2011 Pazartesi

Zaman Bulamıyormusunuz! Yaratabilirsiniz...


Zaman sahip olduğumuz en değerli varlığımızdır.

Bir düşünün hepimiz zamanın yetmediğinden durmadan şikayet ediyoruz. Evet doğru zaman artık daha hızla akıyor, zamanın değişmez bir nicelik olduğunu düşünüyoruz ama ne yazık ki öyle değil. Yaptığımız işe göre, o işi ne kadar sevip sevmediğimize göre, isteyerek yapıp yapmadığımıza göre zaman farklı akar.

En büyük ispatı ise rüyalardır. Maksimum 4, 5 saniye gördüğümüz bilimsel olarak kanıtlanmış olan rüyalarımızı uyandığımızda 30 dakika anlattığımız çok olmuştur.

Kendinize baktığınızda sürekli bir yerlere, işlere yetişmeye çalıştığımızı göreceksiniz, hep bir koşuşturma halindeyiz. Bu tür durumlarda zaman daha hızla akmaya başlar ve siz yetişemediğiniz hissine kapılırsınız bu durumda da daha çok koşmaya başlarsınız. Enteresan bir döngü öyle değil mi...

Yavaşlamayı hiç düşündünüz mü? Daha fazla zamanınız olmasını istiyorsanız daha az meşgul olmalısınız...

40'lı yaşların sonuna gelen insanların daha hızlandıklarını çok görmüşümdür. Yaşlandıkça daha hızlı olmaya çalışarak zaten işlerden kilitlenmiş olan hayatlarına daha fazla şey almaya çalışırlar. Böyle yaparak yetişememe, zamanın yetmediği, süre kalmadığı inancını bilinç altlarına mesaj olarak gönderdiklerinin ne yazık ki farkında değildirler.

Bu durum geçmişinizle hesabınızın kapanmadığının en açık göstergesidir...

Gün içinde harcadığınız zamanı düşünmenizi istiyorum. Eminim ki size ''bu akşam saat gece yarısı olduğunda artık yaşamın son bulacak'' dense idi şu anda yapmakta olduğunuz iş her ne ise çoğumuz başka bir yerde başkalarıyla olmayı seçerdi.

O zaman ne duruyorsunuz, aaaa evet para kazanmak zorundasınız.. :))

4 Aralık 2011 Pazar

Kısa Sözler


* Hayatınızı karıştırmayı bırakıp, düzenlemeye bakın...

* Hayal ettiğiniz yaşam şekliniz ile yaşadığınız hayat şekliniz aynı olmadığı sürece, istediğiniz hayatı yaşayamayacaksınız...

* Herkes zengin ve paralı olmak istiyor, bununla birlikte her parası olan insan, ne yazık ki zengin olamıyor...

* Herkese, hepimize güzel bir gün dilerim, her ne kadar güzel olması bizim beynimizde verdiğimiz kararlar ve düşünme tarzımız ile alakalı olsa da... :))

* İnsanlığın amaçlarına, hedeflerine, planlarına ulaşmasındaki tek engeli kendisidir. Bu durumun tek kaynağı ise korkularımızdır...

* Ektiğiniz her bir tohum tanesi mutlaka büyüyecek ve mutlaka tarafınızdan hasat edilecektir. Ne ektiğinize dikkat ediniz...

* Eğer sevdiğiniz kişi sizi değiştirmeye çalışıyorsa, onun sevdiği insan sen değilsindir, o hayalinde yarattığı başka bir kişiyi seviyordur...

2 Aralık 2011 Cuma

Hedeflere Ulaşmadaki En Büyük Engelimiz



İnsanlığın hedeflerine, amaçlarına, ve planlarına ulaşmasındaki en büyük engeli kendisidir. Bu durumun tek kaynağı ise korkularımızdır... 


Bir korkunun neden kaynaklandığını, gözlerimizi kapatarak düşündüğümüzde altında başka bir korkudan kaynaklandığını buluruz. O korkuda başka bir korkudan oluşmuştur. Eğer sonuna kadar gelebilirsek ki istersek gelebiliriz, işte o zaman yukarıya doğru tamamı silinmiş olacaktır... 

1 Aralık 2011 Perşembe

Duygular ve Matematik

İnsan yaşamında duygular esastır, konu duygular olduğunda mantık aramayın. Önemli olan size ne hissettirdiği olmalı. İnsanlar çoğu zaman duygusal durumları da matematik olarak değerlendirirler, bu çok yanlıştır 2 artı 2 konu duygular olduğunda, 1432 de yapabilir..

Yaşam Amacımızı Nasıl Buluruz

Yaşam farklı bir döngü. Burada (Dünya) farkedilmesi gereken bir çok şey (duygular, davranış kalıpları, bolluk, güç, sevgi, bilgelik, güzellik, yaratıcılık) var ama gizlenilmiş, bulmak için çaba sarf edilmesi gerekiyor yani. Bununla birlikte hepimize farklı bir kurgu ve seneryo yazılmış ve/veya biz yazmışız bu senaryoyu... Bir, birçok amacımız var...

Çok değişik öyle değil mi? Bulmak için gelmişiz, üstelik unutarak, unutturularak. Demek ki fark etmemiz gerekiyor...

Ve sonra bulabilelim diye acayip, ters bir şekilde üstümüze gelinmeye başlanıyor. Bizde önce diyoruz ki ben şanssızım, bana denk geldi, neden beni buldu, vb.. sonra bakıyoruz, ve hımmm düzeltmek için birşeyler yapmak lazım diyoruz. Anlamaya çalışıyoruz bunların neden olduğunu ve çözmek için uğraş vermeye başlıyoruz.

Çözmek için yavaşlamak lazım ki fark edebilelim ve başımızdan geçen olayları incelememiz gerekiyor. Özellikle tekrarlayanları, onlar bize verilen kopyalar esasında bulabilelim diye amacımızı... Tam ters yerden geliyor olaylar ve iyi incelendiğinde hep aynı konu üzerinde birleşiyor başımıza gelenler...

İşte o konunun tam tersi davranış veya duygu içinde yaşamak da bizim yaşam amacımız oluyor...