25 Nisan 2012 Çarşamba

4 Element, Evren ve Biz...

Tüm Evrenin dört element ve bu elementlerin birleşimiyle yaratıldığı söylenir. Bu dört element dört temel enerjiyi sembolize eder ve evrenden Dünya’mıza kadar her şey bu dört elementin farklı şekilleriyle meydana gelmiştir. Bu dört temel enerji; ateş, hava, su ve toprak olarak geçmektedir.

Bu dört elementi kontrol eden ve tamamlayan beşinci bir element olarakta ruh veya eter-esir geçmektedir. Evrensel düzende bunu incelersek evrendeki “ki” enerjisi ruh, yıldızlar ateş, gezegenler toprak ve kara delik ve diğer cisimler havayı sembolize eder. Bu sadece evren için geçerli değildir.

Ağaç örneğini vermek gerekirse, ağaçlar topraktan aldıkları mineralleri, yine topraktan aldıkları su ile bütünleştirir ve güneş ışığı ve karbondioksit ile besin sağlarlar. Mineraller toprak, kullandıkları su su elementi, güneş ışığı ateş ve karbondioksit havadır. Lakin bir ağacın “yaşıyor” olması o ağaçta bulunan beşinci elemen olan “ruh” sayesindedir.  Aynı şekilde insan vücudu içinde dört element şu şekilde sembolize edilir; Kan ateştir, beden topraktır, duygular sudur, nefesimiz havadır ve beşinci öz ise ruhumuzdur, dört elementin enerji devinimine olanak veren asıl kaynak.

Bazı kaynaklarda bu beşinci elemente cevher veya öz de denmektedir.

Dört elementin tesirini her yerde görebiliriz, çevremizde, duygularımızda, çakralarımızda, auralarımızda, yaşanan olaylarda, hatta hayatımızın bazı dönemlerinde. Ve bu dört elementin hem negatif hem de pozitif tesirleri mevcuttur. Ben bu dört element bize dört büyük bilgeliğin unsurlarını açıklar.

Hava

Hava bizim seçimler yapmamıza olanak veren zihin ile alakalıdır. Bu aynı zamanda bizim yükselişimizi ve tekâmülümüzden sorumlu olan irademizdir. İrade, Yaratıcı’nın bize verdiği en büyük hediyelerden biridir. Çünkü biz irademizle kararlar vererek tekâmül ederiz. Bu irademizi, zihin ve mantık çerçevesinde kullanarak sürekli yolumuzu aydınlatırız. Kuran’da bolca geçen “Düşünmez misiniz?” veya “Şüphesiz bunda, düşünenler (akıl sahipleri) için ibretler vardır” sözleri işte hava elementi ve düşünme ile alakalıdır. İçimizde bu elementin enerjisi dengeliyse, daha net bir düşünceye sahip oluruz ve bu da bizim farkındalığımızın gelişmesine olanak verir.

Havanın diğer olumlu özellikleri iyimserliktir. Bu düşünceyi yönlendirmeyle alakalıdır. İyimser olmak, en kötü anda bile pozitif olana odaklanabilmek demektir. Böylece içsel huzurumuzu koruyabiliriz.

Su

Su elementi duygularımızla, sevgiyle ve duygusal bedenimizle alakalıdır. Aynı zamanda su, sezgilerinde sembolü olmuştur. Su elementi bize merhamet ve hoşgörünün erdemlerini öğretir. Merhamet etmek ve herkese karşı hoşgörü göstermek insan sevgisinin temelidir. Ve bu da bize affetme erdemini öğretir. Karşımızdaki kim olursa olsun veya ne yaparsa yapsın, bilmeliyiz ki o kişiyi bu suça iten muhakkak dış durumlar söz konusudur. Burada o kişiyi dışlamak çözüm değildir, bu eylem sorunların sadece büyümesine olanak verir. Merhamet ve sevginin akışkan enerjisini yolladığımızda ise, tüm karanlıklar aydınlanarak, karşıdaki insanların algı seviyesini yükseltiriz. Bilhassa sevgi bulaşıcıdır. Bir kişiyi mutlak ve samimi bir şekilde sevdiğinizde karşıdakinin de size sempati duymaması mümkün değildir.

Aynı zamanda su bize akışta olmayı öğretir. Akışta olmak demek, hayatın gidişatına direnmeden ruhumuzun özgürce serbest kalması demektir. Bunu hızlı akan bir nehire benzetebiliriz, istediğimiz kadar ters istikamete yüzelim bu sadece kendimizi yormak demektir. Bizler bilinmezlikten korktuğumuz için akışa uymak yerine akışı kendimize uydurmaya çalışırız, hâlbuki bu gereksiz bir stresse sebebiyet verir. Sadece bırakın duygularınız ve ruhunuz bu muhteşem nehirde yüzsün ve o nehirle uyumlu olarak aksın. Kollarınızı açın ve değişimi, kaderin sizin için seçtiği yolu kucaklayın.

Ateş

Ateş aşkla, arzuyla ve derin isteklerle alakalıdır. Ateş elementi bize her daim cesur olmayı ve hayatın getirip götürdüklerine dair ayakta kalmayı öğretir. Bu cesaret, bizi koruyan ve iç gücümüzü ortaya çıkaran temel duygu halidir. Aynı zamanda bir şeyi güçlü bir şekilde istemekte yani derin arzu ve istekte ateşle alakalıdır. Bu bizim bir şeyi elde etmemizin sırrıdır.

Ateş aynı zamanda kalpte yanan aşkın ateşini anlatır bize. Aşkın ateşi, kalpleri yakar ve kavurur, pişirir ve ruhlarımızı olgunlaştırır. Bu ateş ruhu arındırır ve aşkın ateşinde yanmakta olan ruh diğer her şeyden arınıktır. Aşk ile gidilen yolda her daim kapılar açılır.

 Toprak

Toprak elementi bize sükuneti ve sessizliği anlatır. Mevlana’nın Hamuş halidir toprak. Sessizliğin bilgeliği diğer bilgeliklerden daha önemlidir. Çok konuşmak enerjiyi düşürür ve kelimelerin gücünü azaltır, az ve öz konuşmak ise konuşulan sözcüklerin daha yüksek bir enerjiyle yayılmasını sağlar. Kişi, ruhsal olarak tekâmül ettikçe, kelimelerle anlatabileceği deneyimlerde azalmaya başlar, yaşadığı haller o denli değişiktir, hiçbir sözcük anlatmaya yetmez. İşte bu durumda ruhsal olarak gelişen kişi sessizliğin bilgeliğini idrak etmeye başlar. Sessizlik, iç enerjiyi korur ve yaşanılan ruhsal deneyimin enerjisinin düşmesini engeller. Ayrıca herkes her sırrı ve bilgeliği idrak edecek seviyede değildir, bu durumda sessizliğin bilgeliği oldukça önemlidir. Bir bilgi, yeterli gelişimde olmayan birine sadece acı ve ızdırap getirebilir.

Toprak ayrıca ölmeden önce ölme deneyimini içerir. Hem varoluşu anlatır bize hem yok oluşu… Hem verimiyle tohumlara yaşam bahşeder, hem de ölü bedenlerimizin ev sahibidir.  Yok oluş ve varoluşun sırrına ve döngüsüne sahiptir. Doğum ve ölüm bilgeliğini öğretir bu sebepten dolayı.

Ayrıca tevazuyu anlatır. Tevazu içinde yürümeyi… Çünkü toprak ana, ayrım yapmaksızın tüm bereketini sunar insanlığa ve bizim ona verdiğimiz zararlara rağmen elinden geldiğince şefkatle ev sahipliği yapar. Bu yüzden tevazünün sırrı da topraktadır.

Elementlerin Gücü

Elementlerin hepsi dört temel enerjiyi anlatır ve bu dört temel enerji duygularımızda, hislerimizde ve hayatımızda mevcuttur. Dördü de çeşitli erdemleri öğretir ve anlatır bize. Yaşamın her zerresinde dört elementi ve beşinci element olan ruhu görebiliriz. Aynı şekilde ruhumuzda dört elementin enerjisini kullanmaya, dönüştürmeye ve onlarla bütünleşmeye muktedirdir. Bu çalışmalar elementlerin bilgeliğini kullanmamıza olanak verir. Mesela bir ateş elementi ile arınma çalışması yapabiliriz, toprak ve su elementi şifada kullanılır, hava elementi ile zihinsel çabukluluğumuzu yükseltebiliriz...

Alıntıdır....

11 Nisan 2012 Çarşamba

Tek Verilecek Hesap Bu Belki de...

Oturup geçmişten bu güne kadar  hayatınızı, yaşadıklarınızı, tecrübelerinizi hiç düşündüğünüz oluyor mu ? Neler geçiyor değil mi aklınızdan ah bu şöyle olsaydı bu böyle yapsaydı ve daha neler neler. Gerçi hep söylüyorum sürekli olarak geçmişini karıştıran veya geçmişte yaşayan insanların gelecekleri de olamaz evet çünkü bir insan sürekli geçmişi ile ilgileniyorsa ne yaratabileceği bir geleceği ve de şu andan alması gereken mutluluk, zevk ve tecrübeyi alamaz, sezgilerinin ona verdiği mesajları ve önüne çıkan yol ayrımlarını göremez.

Kendimizi geliştirmek yaşamın ana amaçlarındandır ve biz buna Tekamül diyoruz. Hem fiziksel dünya da hem de ruhsal alanda kendimizi geliştirmek zorundayız.

Peki madalyonun tersine, yani bu yolda (Tekamül) bizi engelleyen unsurlara bakarsak ne görüyoruz? Kendi kendimize koyduğumuz engellere baktığımızda, bizi durduran şeyler nedir dediğimizde, neden ilerleyemiyoruz dediğimizde ve bunları sıraladığımızda, nihai tek bir noktaya kadar geliyoruz.

Tembellik... Evet tembellik eğer tembelliği yenebilirsek her şeyi yenebilir ve karşımıza çıkan tüm engelleri aşabiliriz.Hayatımızdaki önemli şeylere, bizi ilerletecek unsurların hepsine baktığımızda ki bunlar nedir dersek;
Sevgi, Disiplin, Çalışmak, İlişkilerimiz, Aile ve daha bir çoğu... Sırf tembellik ettiğiniz için ne tür tecrübeler edindiğinizi düşünün. Hoş olmayan tecrübelerdi değil mi? Olumsuz olarak adlandırdığımız bu tecrübelerimizin kaynağına kadar indiğimizde ortaya tek bir neden çıkıyor. Tembellik...

Çekilmesi gereken acılardan kaçmanın, alınması gereken yolun uzunluğundan dolayı geride durmanın, sevgini getirdiği hoş olmayan tecrübeleri yaşayacak olmaktan korktuğumuz için geride durmamızın, ailemize yeteri kadar çaba ve vakit ayırmamamızın, kendi benliğinizin sınırlarını genişletmeye karşı duyduğunuz isteksizliğin hepsinin temel nedeni tembelliktir. Ve evet tekamül çaba gerektirir, düşünce sistematiğinizi değiştirmek çaba gerektirir, bir şeyleri biriktirmek için çaba gerekir, disiplin için çaba gerekir. Koyduğunuz hedeflere ulaşmak için çabalı olmalısınız.

Peki hadi düşünün ama kendinize dürüst olun. Bu güne kadar sırf zor geldiği için, güvenli ortamınızdan çıkacağınız için, nelerden vazgeçtiniz? Peki bu yaptığınıza ne isim sizce ne isim verilir? İncelendiğinde başarılamayan her şeyin temelinde Tembellik yatıyor, Adem ile Havva'ya kadar iniyor esasında konu. Neden bu ağacın meyvesini yememeliyiz diye Tanrı'ya neden sormadılar sizce?

Yapacağınız bir eylemin akıllıca veya duruma uygun olup olmayacağını kafasında tartarken, insanoğlu genelde Tanrının bakış açısını almayı ihmal eder. İçindeki Tanrıya, evet evet içindeki Tanrıya danışmaz ve onu dinlemez, hepimizin yaratılıştan içimizde bulunan doğruyu tanıma bilgisine kulaklarını kapatırız. İçsel tartışmalar yapmak enerji ve çaba gerektirir. Zaman ister içimizdeki ses de bize hep zor olanı seçmemizi söyler. Çok çaba sarf etmemiz gerekir biz ne yaparız sizce kolayı seçeriz, çünkü hepimiz tembeliz.

Şimdi bazılarınızın ben tembel değilim dediğinizi duyuyorum. Çok çalışıyorum haftada 40 saat, eve gidiyorum çaba sarf ediyorum hafta sonu çaba sarf ediyorum, çocuklarımla ilgileniyorum. Lütfen dürüst olup içinize bakın oralarda bir yerde gerçekte yapmanız gerekenleri içsel sesinizin size söylediklerini sırf zor uzun ve çok çabalı olduğundan veya sırf güvenli alanınızdan çıkacaksınız diye kulak arkası yaptığınız hiç olmadı mı?

Sevgilerimle,