2 Nisan 2013 Salı

Aile Dizimi

Bert Hellinger bir felsefeci, pedagog ve psikoterapisttir. Hellinger önce Transaksiyonel Analiz ekolünün “Çocukken yazdığımız yaşam senaryosu” teorisini benimsemiştir. Çocukken bir yaşam senaryosu üretiriz ve bilinçaltımıza kaydedilen bu senaryoya bağlı kalarak yaşantımızı hergün yeniden yeniden üretiriz. Ancak bu yaşam senaryosunu çocuğun tek başına yazmadığını görmüştür. Bu sürecin daha da gerisinde yer alan bir süreç vardır. Çocuk sülalesinde daha da gerilere giderek ataları ile birlikte, onlardan etkilenerek ya da kaderlerini onlardan devralarak yaşam senaryosunu yazmaktadır. Jacop Moreno’un psikodramasını uygulamış, psikodramanın geliştirilmiş halini ortaya koyan Virginia Satir’in Aile Heykeli modelini benimsemiştir.
 
Hellinger Afrika’ya katolik misyoneri olarak gitti. Zuluların insana, onun onuruna verdikleri önem, ana-baba-çocuk ilişkilerinde sergiledikleri doğal otorite, saygı ve sevgi onu derinden etkiledi. Avrupa’ya döndükten sonra Viyana’da psikanaliz eğitimi aldı. Ardından Amerika’da Arthur Janov’dan primer terapi eğitimi aldı. Primer terapinin sağlıklı çözümlere ulaşmadaki sınırları nedeniyle transaksiyonel analize yöneldi. Zuluları etkilemek amacını taşırken Zuluların niyeti galip geldi ve Hellinger Zulu’ların, ateş başında toplanarak sorunlarını çözmek için atalarının ruhlarını çağırdıkları törende artık Aile Dizimi’nin kadim bilgisini keşfetti. Bu sayede Hellinger ailelerde sevginin akmasını sağlayan saklı kalıpları bulup ortaya çıkarma, tanımlama konusunda olağanüstü bir yeteneği olduğunu da keşfetti.

Bert Hellinger’in ilişki sistemlerindeki normalde saklı işleyen dinamikleri görünür hale getirmede kullandığı araç AİLE DİZİMİdir.

Hellinger’e göre ruh kendini deneyimde dışa vurur ve gerçek olarak hissedilir. Ruh yalnızlık, umut, özlem, başkalarına yakınlık ve sadakat gibi şeyleri tanır. Bert Hellinger’in ruhsallığı yaşamda potansiyelini gerçekleştirmeyi arzu eden, ruhu sınırlayan şeylerle boğuşan herkese seslenerek BASİT ve SIRADAN OLANI kutlar.

Aile Dizimi ile aile büyüklerimizden aldığımız yükleri onlara teslim ederiz. Kök ailemizin diziminde aile içindeki rollerin karışmış olduğu ortaya çıkar. En sık rastlananlar: anne/baba rolünü en büyük çocuk almıştır, ortanca ya da küçük çocuk rolünü abla/abi almıştır ya da baba çocuk rolünü almıştır. Rollerin karışmış olduğu bir ailede sağlıklı enerji akışı olamaz. İlişkiler sağlıklı kurulamadığından, ruhsal/fiziksel rahatsızlıklar, maddi/manevi tıkanıklıklar, anlam verilemeyen gerginlikler v.b. olaylar yaşanır. Her bir aile ferdi asıl rolüne dönmeden önce; karışıklıkların kökenlerine inilir. Küçük yaşta öksüz ya da yetim kalan bir anne/baba, ruhsal anlamda büyüyememiş ve çocuk kalmış olduğundan, kendi kurduğu ailesinde, fiziksel dünyada anne/baba olsa da ruhsal dünyada çocuk rolünü alır. Kendisi öksüz yetim bir çocukluk geçirmemesine rağmen, böyle bir anne/babanın çocuğunda da aynı durum görülebilir.

Kendi içinde organik bir yapıya sahip olan bu sistem, bugüne kadar tasarlanmış en derin ve güçlü terapilerden biridir. Ön yargıları altüst eder, berrak düşünceyi teşvik eder. Her zaman sevgiyi yeniden canlandıracak çözümler, olanaklar peşindedir. İnsanlara acılarının ortasında umudu ve yapıcı eylemi bulmalarına yardımcı olur. Yaşamın olduğu yerde umut vardır, her şeyin yoluna gireceğine dair bir umut vardır.

Bir aile sisteminin enerji alanına ayak basarak o sistemdeki ilişkilerin gerçeklerini anında algılayabiliriz. Bu olgu değişik uzmanlarca “MORFOGENİK ALAN” , “BİLGİLENDİRİCİ” veya “BİLME ALANI” olarak adlandırılır. Aile dizimi terapisti gözlemlediğini korkmadan danışanlara söylediğinde onların uyanmalarını sağlar, nerede durduklarını gösterir. UYANMAK MANİPÜLASYONA KARŞI EN İYİ KORUMADIR.

Aile dizimi bütüne bakar. Tıpkı zihin beden ilişkisini dinamik bir sistem olarak ele alan HOLİSTİK (BÜTÜNCÜL) TIP gibi, aile dizimi de bireyi organik bir bütün olan aile sisteminin parçası olarak ele alır.

Aile dizimi terapisti ailelerde sevginin akmasını sağlayan saklı kalıpları bulup ortaya çıkartır. Bu akıl kalıpları tanımlar ve bu sayede huzurlu bir yaşama giden yolun, kendimiz ve ait olduğumuz geniş sistemle daha büyük bir ahenk içinde olmaktan geçtiğini anlarız.

Çalışmanın ana hedefi kendimiz ve ailede yaşanan kilitlenmeye ilişkin gerçekle yüzleşmektir.
Herkesin bir annesi bir babası vardır. Size olanlar bir anlamda onlardan dolayı olur. Herkesin bunu anlaması gerekir.

Farkında olsak da olmasak da hepimiz ebeveynlerimize derinden bağlıyız. Onlara ya sevgi ya da öfke duyarız. Ya yanlarında olmak isteriz ya da çok uzaklarında. Ebeveynine kayıtsız kişiye çok az rastlanır.

“Aile” tüm acıların kaynağı ya da sağlıklı bir toplumun temeli olarak tanımlanır. Aile ilişkilerinin dinamikleri onlarca yıldır bilimsel çalışmalara konu olmuştur.
İnsanlar aile diziminin derinliklerine nüfuz edebilmek için meditasyonu paralel ve bütünleyici bir yaklaşım olarak kullanmalılar.

AİLE SİSTEMLERİ : İŞLEYİŞLERİ

Sigmund Feud’tan sonra 1960′larda R.D. Laing ve Thomas Szazz gibi öncü psikiyatristler yalnız ebeveynleri değil tüm aile dinamiğini anlamaya çalışarak küçükken aile ortamında deneyimlenen çelişkili mesajların nevrotik ve psikotik davranışlara neden olduğunu fark ettiler. Sorunlu çocukları ve mutsuz yetişkinleri aile sisteminin bir parçası olarak tedavi etme yöntemi psikoterapi dünyasında çoğunluk tarafından hızla benimsendi.

Aile sistemini yöneten kurallar ve etkenler Virginia Satir ve diğerleri tarafından daha da geliştirildi. 1990′lı yıllarda yenilikçi Alman psikoterapist Bert Hellinger aile ve kurumlarda yapılan çalışmalara yepyeni bir boyut kazandırarak dünya çapında dikkatleri üzerine çekti. Hellinger yeni yönteminde Jacop Moreno’nun geliştirdiği psikodrama ile Virginia Satir’in yarattığı aile heykelinin bazı ögelerini olduğu gibi bazılarını da değiştirerek kullandı.

Aile Sistemi Terapisi“nin anası olarak bilinen Virginia Satir‘in aile heykelinde katılımcılar, ailede yaşanmış olayları daha sembolik bir yöntemle canlandırırlar. İnsanlar arasındaki mesafelerin ve duruş şekillerinin kişilerin birbirleri ile ilişkilerine ayna tuttuğunu ilk fark eden Satir olmuştur. Satir çalışmalarına katılımcının gerçek ailesini kullanarak başlamıştır. Ancak aile bireylerinin gelmediği bir gün onlar için rastgele seçtiği temsilcilerin aile bireylerinin duygularını aynı şekilde hissettiklerini keşfetti.

Hellinger gerçek aile bireyleri yerine sadece temsilcilerini kullanarak ve hatta onlara katılımcının kişisel yorumundan etkilenmeden yalnızca içlerinden geldiği gibi davranma özgürlüğü vererek Satir’in bu keşfini bir adım daha ileri götürdü.

Hellinger aynı zamanda transaksiyonel analizin kurcusu psikiyatrist Eric Berne’in çalışmalarından yararlandı. Berne herkesin çocukluğunda yaratılmış gizli bir “Yaşam Senaryosu“na göre hareket ettiğini ve bu senaryonun gün ışığına çıkarılıp bilincine varılırsa değiştirilebileceğini gözlemlemişti.
Ancak Berne danışanın kişisel yaşamının gerisine bakmamıştı. Hellinger ise kişinin bu yaşam senaryosunu önceki nesilden devralıp sanki kendi yazgısıymış gibi sahiplendiğini farketti. Gizli yaşam senaryosunun keşfi ile hem Berne hem de Hellinger “çözüm cümleleri” üreterek kişiye belirli bir senaryonun bağlayıcılığından çıkmasında yardımcı oldular.

Hellinger’in çalışması diğer terapi yöntemlerine çok şey borçludur. Ancak aile diziminin parçalarının toplamından çok daha fazla olduğunu belirtmekte fayda var. Kendi içinde organik bir yapıya sahip olan bu sistem bugüne kadar tasarlanmış en derin ve güçlü terapilerden biridir. Yirmi dakikalık kısacık bir seansta bile ailemiz ve kendimiz hakkında derin gerçeklerle yüzleşip yaşamımızın daha iyiye doğru gitmesini sağlayacak radikal değişimlerle iyileşme, dönüşüm ve özgürleşme yaşayabiliriz.

Dizim Nedir?

Aile dinamiğini görmek isteyen bir kişi, içlerinden aile bireyleri ile kendisine temsilciler seçeceği bir grup insanla bir araya gelir. Temsilcilere hiçbir açıklama yapmadan ve talimat vermeden onları içinden geldiği şekilde aile bireylerinin “yerlerine” yerleştirir. Böylece önümüzde bir ailenin portresi belirir: Her bir aile bireyinin diğeriyle yakınlık derecesi , birbirlerine duydukları sevgi, acı veya uzaklık hissi hakkında bilgi veren bir görüntü ortaya çıkar.

Seans sırasında temsilciler yerlerini değiştirip verilen kısa cümleleri tekrarlarlar. Bu cümleler aracılığı ile temsil edilen aile bireylerinin arasındaki ilişkiler gerçek boyutları ile ortaya çıkar. Seans ilerledikçe temsilciler birbirlerine göre konum değiştirerek kendilerini en rahat hissettikleri konumu bulurlar.

Danışan seansın büyük bölümünde edilgen bir gözlemci olarak kalsa da çoğunlukla sona doğru kendi temsilcisi ile yer değiştirerek dizime katılır. Katılımı nasıl olursa olsun çoğunlukla bu kişi, ailesiyle ilgili yaşadığı endişe, sorunlar ve baskı konusunda yeni bir bakış açısı kazanır ve rahatlar.
Diğer bir deyimle aile dizimi çok kısa bir sürede danışanı olumlu bir iyileşme sürecine sokan oldukça etkili bir yöntemdir.

Kollektif Alanın Parçasıyız

Bu çalışmada deneyim kazandıkça, yoktan var olmuş , soyutlanmış bireyler olmadığımızı anlarız. İstesek de istemesek de ait olduğumuz bir sistemin ayrılmaz bir parçasıyız. Ailemizin bizi büyüttüğü toplum ve kültürün de iliklerimize işleyerek bizi doğrudan etkilediğini fark ederiz.
Bire bir terapiler danışanı soyutlar. Danışanın yaşamını şekillendirmiş ilişkiler üzerine onunla kendi başına birey olarak çalışılır. Aile dizimi ise bütüne bakar. Tıpkı zihin-beden ilişkisini dinamik bir sistem olarak ele alan holistik (bütüncül) tıp gibi Aile Dizimi de bireyi organik bir bütün olan aile sisteminin parçası olarak ele alır.

Huzurlu bir yaşama giden yolun kendimiz ve ait olduğumuz geniş sistemle daha büyük bir ahenk içinde olmaktan geçtiğini anlarız.

Aile dizimi çalışması kimsenin kendi başına bir ada olmadığını anlamamızı sağlar.

Aile dizimi biz farkında olmaksızın yaşamımızı etkileyen atalarımıza kalbimizi açmamızı sağlayarak nesiller boyunca bize akan yaşam gücüyle köklerimizi derinleştirmemizi sağlar.
Aile Diziminden Kimler Yararlanır?

Aile diziminin tek konusu aile sorunları değildir. Bir sevgili bulamamanız ya da ilişkilerinizin kısa süreli olması; sevmediğiniz bir işte çalışıyor olmanız, geçim zorluğu çekiyor olmanız; hatta psikosomatik kökenli bir hastalığınızın olması ya da yaşamı boş ve anlamsız bulmanız gibi ailenizden bağımsız gibi görünen sorunları da kapsar.

Aile dizimi yöntemi ile yaşamınızda duygusal ya da işlevsel zorluğa neden olan her şeye bakabiliriz.